12 Ekim 2012'de başladığım yaklaşık 480 sayfalık bu kitabı 5 Şubat'ta bitirdim. Kindle Keyboard'um bu kitabı okurken bozulduğu için okumaya uzunca bir süre ara vermem gerekmişti. Toplamda 1,5 ayda okudum diyebilirim sanırım. Hem okuması hemde anlaması pek kolay bir kitap değildi Hyperion.
Uzak bir gelecekte geçiyor hikaye. Hyperion aslında bir gezenenin adı. Bu gezegen oldukça farklı bazı yapılar ve açıklanamayan bazı şeyler içeriyor. Neyler derseniz, onu da izah etmesi pek kolay değil. Burada efsanevi Shriek adı verilen bir yaratığın yaşadığına inanılıyor. Bu yaratık tüm kitap boyunca gizemini koruyor. Gezegende zamanın tersine geçtiği veya geçmediği veya normal ilerlediği Time Tombs adı verilen bazı yapılar var. Bunlar bir şekilde hep Shriek ile ilişkili. Gezegendeki gariplikler sadece bunlar da değil aslında, belirli yerlere araçlar ile gidildiğinde, araçlar boş olarak bulunuyor ama yolcular ile ilgili hiçbir ipucu yok falan filen. Özetle burası garip bir yer.
Hyperion, bunların yanı sıra bir dini merkez, bazıları için kutsal bir yer. Hatta burada yedi kişilik ekipler Hac gibi bir yolculuğa çıkıyorlar. Belirli şekillerde ve belirli güzergahları izleyerek yolculuğu tamamladıklarında Shrike onlara birer dilek dileme imkanı veriyor. Yedi kişiden birinin dileği kabul oluyor ve diğerleri ölüyor. Bunlar da aslında bir nevi efsane olarak anlatılıyor.
Hyperion bu şekilde iken bizi nasıl bir evren bekliyor peki derseniz...
İnsanlar galakside hızlı yolculuk edebiliyorlar, birçok koloni gezegeni var. Hegemony olarak adlandırılan bir merkezi yönetim var. Farcaster denen bir teknoloji ile, bir portalden geçerek mesafe tanımadan yolculuk etmek mümkün. Hatta en zenginlerin evlerinde bazı kapılar bu portallerden oluşuyor. Örneğin, bu şekilde balkona farklı bir gezegendeki evinizde çıkmanız mümkün olabiliyor.
İnsanların yanısıra birde yapay zekalar var, bunlar hikaye ilerledikçe daha da kritik bir önem kazanmaya başlıyorlar. Bu yapay zekaların merkezinde ise herşeyi bilen ve gören TechnoCore var.
Gezegenler Hegemony'e katılmamak için direndiklerinde karşılarında Hegemony askeri güçlerini buluyorlar ve pek seçme şansları kalmıyor. Bu güce karşı gelebilen tek grup ise interstellar barbarians olarak görülen Ousters adı verilen bir topluluk. Ousters kesinlikle Hegemony'e karşı geliyor ve bunun için savaşıyor. TechnoCore'a düşmanlar ve kesinlikle kullanmıyorlar. Özellikle Farcaster teknolojisini asla kullanmıyorlar. Hegemony ve Ouster çatışması sanırım Dünya'nın yok oluşundan kısa süre sonra başlıyor, ama bundan emin değilim.
Ousters belli bir gezegende yaşamıyorlar, uzayda serbestçe dolaşıyorlar ve zamanla güçleniyorlar. O kadar güçleniyorlarki Hyperion'a karşı koordine bir saldırıya geçiyorlar. Saldırının amacı başlarda belli değil, belki saldırı yerine harekat demek de daha doğru olabilir. Hegemony bu atak karşısında yeterki zamanda yeterli kuvveti toplayamayacağını anlıyor ve yedi kişiyi seçerek bilinmeyen bir sebeple Hyperion'a hacca gönderiyor.
Aslında kitabın çoğu birbirini tanımayan, nasıl bu göreve seçildiklerini anlamayan, bu yedi kişinin hayatları ile ilgili önemli ve seçilmelerine sebep olabileceğini düşündükleri kısımları, birbirlerine anlatmaları ile geçiyor. Şunu söyleyebilirim ki, hepsinin hikayesi çok yaratıcı, gizemli, zevkli ve en olmadık yerden birbirleri ile bağlantılı.
Hyperion belki İngilizce'sinden, belkide kurulan evrene adapte olunmasının zorluğundan olsa gerek başlarda beni yordu. Ama hikaye gerçekten çok yaratıcı ve okuması çok zevkli. Kitapları tekrar okuma alışkanlığım yoktur ama bunu ilerde tekrar okuyabilirim. Bu kitabın 1990 yılında Hugo ödülünü kazandığını da unutmamak gerekli.
Son olarak bu kitaba 10 üzerinden 8,5 veriyorum ve gelecekte zamanlarda uzayda geçen, yaratıcı bilim-kurgu okumak isteyen herkese öneriyorum.
goodreads
wiki
Seneler önce Hyperion'ı büyük bir merakla okumuştum. Benim en sevdiğim hikayeler Father Hoyt ve Sol Weintraub'un hikayeleriydi. Hyperion bitince hızla Fall of Hyperion'ı aramaya başlamıştım ancak kitabı bu yaz bulabildim. Hevesle okumaya başladım ama Hyperion'daki bir çok şeyi unuttuğumu farkettim. Bir süredir kitabı elimde gezdiriyorum, Hyperion kadar dalamadım. Genel anlamda olanları hatırlamam için post'unuz faydalı oldu, teşekkürler.
YanıtlaSil