14 Şubat 2014 Cuma

Atlassian Agile Proje Yönetimi ve Ürün Geliştirme Önerileri Webinar - 1

Atlassian şirketi Do Agile Right adında bir webinar serisine başladı. Atlassian Jira ve Confluence gibi ürünleri geliştiren şirket olduğundan ilgimi çekti ve 28 Ocak 2014 tarihli ilk webinar'ı offline olarak youtube üzerinden izledim. Software Development üzerine bolca bilgi beklerken farkı ama ilgi çekici bir içerik ile karşılaştım ve paylaşmak istedim.

Lessons learned from an Atlassian product manager (28.01.2014)

Webinar youtube adresinden izlenebilir. Yaklaşık 53 dakika, ilk 5 dakikası ne nedir bilgileri ile geçiyor, 35. dakikadan sonra da soru-cevap kısmı var. 5 ile 35 arası ise 2 konuşmacıyı dinliyoruz.

05:40-24:00 arası (Sherif Mansour);

Poll : What tool do you primarily use to define requirements?

Bu kısmın amacını şu başlıklarla özetleyebilirim;
  • Müşteri beklentilerinin en uygun şekilde alınması, bu beklentilerin herkese sürekli hatırlatılması
  • Ürün geleceğinin planlanması, 
  • Tüm geri bildirimlerin, ihtiyaç ve taleplerin merkezi ortamda toplanması,
  • Merkezi ortama herkesin dahil olmasının, katkı yapmasının sağlanması
  • İlişkili veya kesişen planların görüntülenmesi ve hızlı, basit şekilde herkesin erişiminin sağlanması
Burada şu cümle çok hoşuma gitti, "a big company works like a small team."

Detaylara girersek beni en çok şaşırtan müşteri beklentilerinin alınması oldu. Müşteri beklentileri her yapılan işte çok önemlidir ama Atlassian ekiplerinin bunu yapış şekilleri ilginç, açıkçası bu kadarını beklemiyordum.

Personas dedikleri kartları var, ürünlerini kullanan müşterileri için bunlardan oluşturuyorlar, daha doğrusu müşterileri temsil eden hayali karakterler oluşturuyorlar. Bu karakterler için 1-2 yılda 400 civarı müşteri ile röportaj yapmışlar ve bunları uygun karakterler ile ilişkilendirerek güncellemişler. Bu şekilde müşterileri tanıyorlar, alttaki örneklere bakarsanız bu kartlar oldukça detaylı hazırlanıyor, içerikleri sadece ürün ile ilgili değil. Kartlar sayesinde bu sistemleri kimin için tasarlıyoruz sorusuna net yanıtlar bulabiliyorlar. Diğer ilginç nokta ise bu kartların dijital ortamda herkese açık olması, duvarlarda, herkesin sürekli görebileceği diğer yerlerde (Ör: Pisuvar önü :)) bulunuyor. Herkes dediğimin altını çizmek isterim, sadece ürünün geleceğini planlayan yöneticiler değil, tüm çalışanlar bu kartları sürekli görüyor. Bu sayede şu özelliği eklersek Emma bunu kesin çok sever gibi önerileri her pozisyondaki çalışanlardan alabiliyorlar...








Eklenecek özellik ile ilgili olarak karar verildikten sonra akış üzerinden geçiliyor. Bunu da gene görselliği ön planda tutarak yapıyorlar. Bir odayı tamamen akış ile kaplıyorlar ve yürüyerek adım adım üzerinden gidiyorlar. Sonrasında ekip ile bu odada akışların yanında dikilerek sesli olarak tartışıyorlar.


Her tasarım bir fikir ile başlıyor ve bu fikrin gelişimi için önerdikleri bir şablon var, bu şablon sadece yeni eklentiler için değil sorunların düzeltilmesi için de kullanılıyor. Kullanıcı ile etkileşimi olan güncellemeleri diğerlerinden ayırıyorlar. Bir güncelleme için birden çok yol bulunmasını ve mutlaka hepsinin değerlendirilerek kayıt altına alınmasını öneriyorlar. Oldukça radikal tartışmalar yapılmasından yanalar, bu kısım hatalı kalsa ne olur gibi konularında değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorlar.

Müşteri fikirleri ve katkıları için müşteriler ile birebir görüşmeler ayarlanıyor. Bunlar anladığım kadarıyla çok resmi havada geçmiyor. Her pozisyondan insanın mutlaka yapacağı işi kullanacak olan müşteri ile tanıştırmaya çalışıyorlar. Anladığım kadarıyla sadece mevcut müşteriler ile değil, potansiyel müşteriler ile de bu tür iletişim halindeler.
Bu görüşmelerin içerik ve sonuçlarını merkezi bir ortama mutlaka kaydediyorlar. Başlık, Label kullanımı ve ilgili/benzer konular ile ilişkilendiriyorlar. Bunun için confluence ürününü kullanıyorlar, detaylarını bir alt konuda paylaşacağım.
Public bir jira'ları var, ürünler ile ilgili istekleri buradan topluyorlar, bu jira sadece müşterilere değil herkese açık. Bu ortam'da teknik ekip ile isteği yapan son kullanıcılar birebir iletişime de geçme fırsatı buluyor.

Confluence veya Jira üzerinde tutulan tüm veriler, planlar, ihtiyaçlar, vs, şirketin tüm çalışanlarına açık. Burada amaç sadece bu verileri kayıt altına almak değil, her görevdeki kişinin kolay ve basitçe erişebileceği şekilde sunmak. Bunlar uygun yapıldığında herkesden yorum ve katkı alınabiliyor. Benzer veya belki de aynı işin hali hazırda yapılmış olduğunu ve nasıl yapıldığını ilgili kişiler yorum/öneri olarak görebiliyorlar. Tüm bunlar şirketin gelişen ürününe her ekip üyesinin aynı şekilde bakmasına da imkan sağlıyor.

24:30 - 35:00 arası (John Masson);
Bu kısım tasarım aşamasında prototip kullanımı üzerine ayrılmış.

  • Prototipler interactif olmalıdır. Mockup, wireframe, photoshop prototip değildir.
  • Kullanıcı ilişkisi olmayan yerler için prototip yapılmasına gerek yoktur.
  • Yapılamayacak kadar zor, her seferinde yapılması çok uzun zaman alacak prototiplerden kaçınmak gereklidir.
  • Prototipler geliştirme öncesinde, akışlarda yaşanabilecek sorunları tamamen engellemez ancak kağıt veya sözde kalan tasarımlara göre çok daha etkili olarak sıkıntıların önceden belirlenmesine imkan sağlar.
  • Etkileşimli prototiplere her pozisyondan çalışan, hatta müşteri bile dahil edilmelidir, bazı denemeler grup halinde yapılmalıdır. Bu sayede geliştirme yapacak teknik çalışanların hem müşteri beklentilerine hem de potansiyel sorunlara önceden önlem alması sağlanır.
  • İlk zamanlarda geliştirme maliyeti olsa da, uzun vadede uygun kullanılan prototipler aslında zaman kazandıracaktır.


Sonrasında soru cevap kısımları yer alıyor. Alttaki kısımlar benim aklımda kalan sorular...

  • Az dokümantasyon ile QA işleyisinde nasıl sıkıntılar yaşanabiliyor ve önlemleri neler?
  • Çok sayıda PM agile bir projede neden var?
  • Persona nasıl hazırlanıyor ve biraz daha detay.

26 Kasım 2013 Salı

Nice Quotes


“I have never let my schooling interfere with my education.” 
― Mark Twain

“If you can't explain it to a six year old, you don't understand it yourself.” 
― Albert Einstein

“Anyone who has never made a mistake has never tried anything new.” 
― Albert Einstein

“The difference between genius and stupidity is; genius has its limits.” 
― Albert Einstein

“Always forgive your enemies; nothing annoys them so much.” 
― Oscar Wilde

“I am so clever that sometimes I don't understand a single word of what I am saying.” 
― Oscar WildeThe Happy Prince and Other Stories

“Everybody is a genius. But if you judge a fish by its ability to climb a tree, it will live its whole life believing that it is stupid.” 
― Albert Einstein

“The fear of death follows from the fear of life. A man who lives fully is prepared to die at any time.” 
― Mark Twain

“The man who does not read has no advantage over the man who cannot read.” 
― Mark Twain

“Classic' - a book which people praise and don't read.” 
― Mark Twain

“Go to heaven for the climate and hell for the company.” 
― Mark Twain

“I am free of all prejudice. I hate everyone equally. ” 
― W.C. Fields

“I find television very educating. Every time somebody turns on the set, I go into the other room and read a book.” 
― Groucho Marx

“Some day you will be old enough to start reading fairy tales again.” 
― C.S. Lewis

“Do one thing every day that scares you.” 
― Eleanor Roosevelt

“Logic will get you from A to Z; imagination will get you everywhere.” 
― Albert Einstein

“If you want your children to be intelligent, read them fairy tales. If you want them to be more intelligent, read them more fairy tales.” 
― Albert Einstein

“If you tell the truth, you don't have to remember anything.” 
― Mark Twain

“I wish it need not have happened in my time," said Frodo.
"So do I," said Gandalf, "and so do all who live to see such times. But that is not for them to decide. All we have to decide is what to do with the time that is given us.” 
― J.R.R. TolkienThe Fellowship of the Ring

“But better to get hurt by the truth than comforted with a lie.” 
― Khaled Hosseini

“It's better to be unhappy alone than unhappy with someone.” 
― Marilyn Monroe

“A wise girl kisses but doesn't love, listens but doesn't believe, and leaves before she is left.” 
― Marilyn Monroe

“The real lover is the man who can thrill you by kissing your forehead or smiling into your eyes or just staring into space.” 
― Marilyn Monroe

“You don't get to choose if you get hurt in this world...but you do have some say in who hurts you. I like my choices.” 
― John GreenThe Fault in Our Stars

“An eye for an eye will only make the whole world blind.” 
― Mahatma Gandhi

26 Haziran 2013 Çarşamba

World War Z: An Oral History of the Zombie War (Max Brooks)

10 Haziran'da başladığım kitabı 24 Haziran'da bitirdim. Kitabı filmini öğrendikten sonra inceledim. Ortalaması düşündüğümden çok yüksek olunca filminden önce okumaya karar verdim. Şunu da söylemeliyim, filmini hala izlemedim ama kitap ile çok alakalı olmadığını fragmanından anlayabiliyorum. 340 sayfalık bu kitabı beğenmemdeki en önemli sebep olayların anlatım tarzıydı. Eğer aksiyon arıyorsanız bu kitap sizin aradığınızı vermeyecektir. Gerçekten böyle bir durum yaşansaydı, dünyada gerçekten neler olurdu diyorsanız işte o zaman bu kitabı okumalısınız.


Kitabımızın bir kahramanı yok. Yanlış hatırlamıyorsam Birleşmiş Milletler'de çalışan bir görevli, savaş ile ilgili röportajlarını bize aktarıyor. Dünyanın dört bir yanından türlü görevlerle bu savaşı atlatmış insanlarla konuşuyor ve onların başından geçenleri yorumlarıyla birlikte bize aktarıyor.

Kitap önce bu savaş daha başlamadan görülen olayları bize aktarıyor, bu kısım Uyarılar olarak geçiyor. Bu kısımda hem uyarıları hemde devletlerin bu duruma tepkilerini görüyoruz. Bazısı panik yaratmadan önlem almaya çalışırken bazısı sadece örtbas etme yolunu tercih ediyor. Sonrasında Blame kısmı var, ortada bir gerçek var, tüm dünyada olayların sayıları giderek artıyor ve insanlar birbirlerini suçluyorlar. Gerçekleri çarpıtıp güçlerini koruma derdindeler. Buradan sonra artık "The Great Panic" kısmı ile olaylar başlıyor. İnsanlar sadece kaçarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Bu sürede global olan ülkeler en büyük zararı görürken, diktatörlükle yönetilen ve dışa kapalı ülkeler en az zararı görüyorlar. Kitabın en heyecanlı kısımları aslında buraları. Sonrasında ise, güvenli bölgeleri sağlama alan birimler haberleşmeye ve çözüm arayışına girişiyorlar, ve gezegenin baskın, güçlü yaratıkları olan insanlar tekrar hakimiyeti geri alıyorlar. Ama nasıl? Ne şartlarda ve ne kayıplarla?

Başını ve sonunu bildiğiniz, hakkında onlarca film izlediğiniz bir konu. Peki 2006'da bu kitap nasıl best-seller oldu :)
İşte bunun için kitabı okumanız gerekli. Koşmayan zombiler, tedavisi bulunamayan bir durum. Kaçan insanlar, dağılan düzen, filmlerde ne varsa kitaptada onlar var. Tek fark bu kitabın bu olayların olduğuna sizi inandırarak anlatması. Her ülkede mutlaka o ülkeyle ilgili bir farklı durum var, ülkenin yaşam tarzı, geçmişi, gelenekleri var. Her kültürün detaylıca bu duruma tepkileri var. Savaş sırasında kullanılan silahlar ve etkileri dahi gerçek. Uçakların modeline, bombaların içeriklerine kadar herşey gerçek. Fiction olan sadece zombiler ve röportaj yapılan insanların adları sanırım.

Bu kitaba 10 üzeriden 8 verdim. Özellikle başları muhteşemdi. Sadece son kısımlarında daha sonuca yönelik bir beklentim vardı, onu alamadım. Gene son olaylarda birbirini tekrar etme durumu var gibiydi ama hiçbiri kitabı bitirme isteğimi azaltmadı.

goodreads
wiki


Altta eski Beyaz Saray Chief of Staff Grover Carlson ile yapılan röportajdan bir kısım var. Beni en çok etkileyen bu kısımdı, altta bir kısmını çıkarttım.
Ufak ön bilgi, Phalanx dedikleri hiçbir işe yaramayan bir ilaç. Kullanıldığında, ısırma vs gibi durumlarda zombi olmanızı engellediği söyleniyor ve devletler de bunu doğruluyor...

But Phalanx didn’t work.
Yeah, and do you know how long it would have taken to invent one that did? Look how much time and money had been put into cancer research, or AIDS. Do you want to be the man who tells the American people that he’s diverting funds from either one of those for some new hibakushaorois disease that most people haven’t even heard of? Look at what we’ve put into research during and after the war, and we still don’t have a cure or a vaccine. We knew Phalanx was a placebo, and we were grateful for it. It calmed people down and let us do our job.
What, you would have rather we told people the truth? That it wasn’t a new strain of rabies but a mysterious uber-plague that reanimated the dead? Can you imagine the panic that would have happened: the protest, the riots, the billions in damage to private property? Can you imagine all those wet-pants senators who would have brought the government to a standstill so they could railroad some high-profile and ultimately useless “Zombie Protection Act” through Congress? Can you imagine the damage it would have done to that administration’s political capital? We’re talking about an election year, and a damn hard, uphill fight.
So you never really tried to solve the problem.
Oh, c’mon. Can you ever “solve” poverty? Can you ever “solve” crime? Can you ever “solve” disease, unemployment, war, or any other societal herpes? Hell no. All you can hope for is to make them manageable enough to allow people to get on with their lives. That’s not cynicism, that’s maturity. You can’t stop the rain. All you can do is just build a roof that you hope won’t leak, or at least won’t leak on the people who are gonna vote for you.
What does that mean?
C’mon…
Seriously. What does that mean?
Fine, whatever, “Mister Smith goes to motherfuckin’ Washington,” it means that, in politics, you focus on the needs of your power base. Keep them happy, and they keep you in office.
Is that why certain outbreaks were neglected?
Jesus, you make it sound like we just forgot about them.
Did local law enforcement request additional support from the federal government?
When have cops not asked for more men, better gear, more training hours, or “community outreach program funds”? Those pussies are almost as bad as soldiers, always whining about never having “what they need,” but do they have to risk their jobs by raising taxes? Do they have to explain to Suburban Peter why they’re fleecing him for Ghetto Paul?
You weren’t worried about public disclosure?
From who?
The press, the media.
The “media”? You mean those networks that are owned by some of the largest corporations in the world, corporations that would have taken a nosedive if another panic hit the stock market? That media?
So you never actually instigated a cover-up?
We didn’t have to; they covered it up themselves. They had as much, or more, to lose than we did. And besides, they’d already gotten their stories the year before when the first cases were reported in America. Then winter came, Phalanx hit the shelves, cases dropped. Maybe they “dissuaded” a few younger crusading reporters, but, in reality, the whole thing was pretty much old news after a few months. It had become “manageable.” People were learning to live with it and they were already hungry for something different. Big news is big business, and you gotta stay fresh if you want to stay successful.
But there were alternative media outlets.
Oh sure, and you know who listens to them? Pansy, overeducated know-it-alls, and you know who listens to them? Nobody! Who’s going to care about some PBS-NPR fringe minority that’s out of touch with the mainstream? The more those elitist eggheads shouted “The Dead Are Walking,” the more most real Americans tuned them out.
So, let me see if I understand your position.
The administration’s position.
The administration’s position, which is that you gave this problem the amount of attention that you thought it deserved.
Right.
Given that at any time, government always has a lot on its plate, and especially at this time because another public scare was the last thing the American people wanted.
Yep.
So you figured that the threat was small enough to be “managed” by both the Alpha teams abroad and some additional law enforcement training at home.
You got it.
Even though you’d received warnings to the contrary, that it could never just be woven into the fabric of public life and that it actually was a global catastrophe in the making.

[Mister Carlson pauses, shoots me an angry look, then heaves a shovelful of “fuel” into his cart.]
Grow up.